Çok sevdiğim, böyle kapalı, puslu günlerde içimde taşımanın ağırlık yarattığı bir hüzne bürünüyorum Kocaeli’de.
Başımı ne yöne çevirsem ayrı bir dert ediniyorum adeta.
Bütün eksiklikler gözüme batıyor peşi sıra.
Yürüyüş Yolu’nda biraz yürüyeyim diyorum, müteahhidin bırakıp kaçtığı, büyükşehirin tamamlamak zorunda kaldığı kısma denk düşüyorum.
Küçük bir amfitiyatro filan yapılacaktı buraya.
Projede vardı aslında.
Kamuoyuna duyurulduğunda pek bir hoştu.
Şimdi yok.
Alelacele tamamlandığı belli oluyor son etabın.
Bir büyük beton yığını.
*
Akşam karanlığında çıkayım da kentin derdini tasasını görmeyeyim istiyorum.
Yoda hanımı yürüyüşe çıkarıyorum.
50 metre ileride kendilerine mesken edindikleri atıl arsadan 15 köpek atlıyor önüme.
Saldırıyorlar.
Hiçbirinde küpe yok.
Hiçbirinin aşısı yok.
Hepsi saldırgan.
Daha geçen hafta mahalleden bir abla ile çocuğuna saldırmışlar.
Mahalle de mahalle hani.
Öyle köyde, göz görmeyen ırak bir yerde değil.
Kentin göbeği, Fethiye Caddesi’ne 50 metre, Veli Ahmet…
İzmit Belediyesi nerede?
Bu köpekler neden böyle başı boş?
Aylardır aynı konu sürekli gündemde.
“Mahalleli en sonunda eylem yapacak” diyor esnaflardan biri.
“Belediye önüne gidip orada yapsınlar” diyorum.
Benim evimin önünü sokak köpeklerinin işgal etmesine izin verenin belediyesini işgal etmek gerek bence.
Oysa ben bu işler için çok yaşlanmış hissediyorum kendimi.
Öyle eylem filan bana çok uzak artık.
*
Sabahları arabayla bırakıyorum mecbur Devrim Ekim’i Bulvar’daki Atatürk Ortaokulu’na.
Bana sorarsanız Ekim 11 yaşında.
Kendi başına okula gidebilir.
Evden Fevziye tramvay durağına yürüyebilir, oradan Milli İrade Meydanı’nda inip okuluna gidebilir.
Ancak Arzu hanım klasik bir Türk annesi.
Kıyamıyor, büyümesine izin vermiyor.
Bu sebeple her sabah arabayla okuluna bırakıyoruz.
Akşamları Arzu hanımın ofisi yakın olduğu için o yürüyerek alıyor.
Geçtiğimiz günlerde Real AVM’ye bıraktım arabayı okul servis hizmeti sonrasında.
Oradan gazeteye yürüyeyim istedim.
Yine pişman oldum.
Dünya markası kafe ve restoranların geleceği açıklanan Milli İrade Meydanı’nda Antik Kapı bir kafe açmış ancak.
Dünya markaları nerede?
Bilmiyorum.
Milli İrade’nin kaderi de Yürüyüş Yolu’ndaki gibi olmuştu.
Yaşar Konut inşaatı yarım bırakıp kaçtı gitti.
Neredeyse bütün ince işleri Kocaeli Büyükşehir Belediyesi yapmak zorunda kaldı.
Yine projeden bir hayli farklı.
Benim gördüğüm yine maalesef bol beton var burada.
Demonte yapılar, büyük konserler için oturma düzenleri, açılır kapanır kısımlar filan ortada yok.
Kent Meydanı’nın üzerinde bir iki orta büyüklükte dükkan bulunan hali gibi burası.
Peki bu yarım kalan işlerin sorumlusu kim?
Belediyede kim eksik iş yapıyor?
Projeler ile ortaya çıkan sonuçlar arasındaki bu farktan kim sorumlu?
Bilmiyorum.
İçimdeki hüzün artık neredeyse sokağa çıkmamı engelliyor.
Evimden ofisime gidip geldiğim güzergah bile nefes alış verişlerimi daraltabiliyor.
*
Bir de gelen telefonlar, bilgiler var.
Telefona cevap vermek istemiyorum artık.
Çünkü hiçbir bilgi olumlu değil neredeyse.
Her yerde bir sorun var bu sorunlar artık sade vatandaşın bile dikkatini çekiyor.
Birileri kör göze parmak sokuyor çünkü.
*
Bugün günlük rutinimin henüz başlarındayken telefonum çaldı.
Yoda hanımı güç bela dolaştırdım.
Hafif bir kahvaltı yaptım.
Kahvemi içtim.
Sabah haberleri için takip ettiğim yerel ve ulusal siteleri dolaştım.
Spor salonunda koşu bandının üzerindeydim ki bir dostum aradı.
Anlattıklarına şok oldum.
*
Kocaeli Ticaret Odası tasarruf tedbirlerini filan hiçe saymış.
Onlarca kişi ile atlamış uçağa, Antalya’ya gitmişler.
Tam 3 gün Belek’te ultra lüks 5 yıldızlı bir otelde konaklamışlar.
Akıl alır gibi değil.
Kaldıkları otelin ismi Bellis Deluxe Hotel.
Geceliği kış sezonunda 9 bin TL.
Ultra her şey dahil konseptiyle hizmet veriyorlar.
Tesis 135 dönüm arazi üzerine kurulu devasa bir işletme.
Öyle ki içerisinde hayvanat bahçesi bile var.
*
Peki Kocaeli Ticaret Odası Antalya’ya neden gitmiş?
Kocaeli Ticaret Odası 2024 yılı Meslek Komiteleri Müşterek Toplantısı için.
Aklımda pek çok soru var.
Ben de Kocaeli Ticaret Odası üyesi bir şirketin sahibiyim.
Her yıl Kocaeli Ticaret Odası’na aidat ödüyorum.
Benim aidatlarımın nerede nasıl harcandığını sorgulamak bir oda üyesi olarak benim öncelikli görevim.
*
Kocaeli’de hiç otel kalmadı mı da Antalya’da ultra lüks bir otelde toplantı organize ediliyor.
Diyelim ki farklılık olsun istenildi.
Antalya Ticaret Odası yahut farklı bir kentin ticaret odası bugüne kadar Kocaeli’de hiç böyle 3 günlük bir toplantı organize etti mi?
Kocaeli Ticaret Odası kent otellerinin kalkınması, tanıtılması için böyle bir organizasyonu girişti mi?
Ben hatırlamıyorum.
Üstelik benim öğrendiğim kadarıyla sadece 3-4 saatlik bir komite toplantısı yapılmış.
Başkaca bir şey yapılmamış.
Sadece 3-4 saatlik bir toplantı için 3 günlük ultra lüks toplantı organize edilmesi doğru mu?
Bu toplantı için kaç komite üyesi Antalya’ya götürüldü?
Komite üyelerinin uçak biletleri kaç para tuttu?
Antalya Bellis Deluxe Hotel’e ne kadar ödeme yapıldı?
Meslek komiteleri toplantısına İŞKUR İl Müdürü, Ticaret İl Müdürü de katılmış.
Sanayi İl Müdürü neden katılmadı bilmiyorum.
İçim acıyor harcanan bu paralara.
Neresinden tutsam elimde kalıyor.
Kocaeli’deki oteller çuvala mı girdi öncelikle?
Wellborn, Ramada, GreenPark ve daha niceleri bu organizasyon için yetersiz mi?
Yoksa Kocaeli Ticaret Odası bu kentin otellerinin para kazanmasını mı istemiyor?
Belediyelerde, kamu kuruluşlarında fotokopi çekmek bile sınırlandırılırken üyelerinin aidatlarıyla Antalya’da 3 gün -kimse kusura bakmasın bu bir toplantı değil benim için- tatil yapan Kocaeli Ticaret Odası için tasarruf tedbirleri kapsamında bir işlem yapılmayacak mı?
Bu işin bir yaptırımı yok mu?
*
Kocaeli çok güzel bir kent aslında.
İçinden yöneticilerini, resmi kurumlarını çıkarsanız…
Bir düşünsenize körfez elinizin altında.
Deniz kirletilmemiş, Kandıra sahilleri yanı başınızda, Kartepe tek bir tesisin hükmü altında değil, İzmit Ovası’nda tarım en önemli üretim kolu, Dilovası yemyeşil, Gölcük yemyeşil…
Kimse kimsenin hakkına girmiyor.
Kimse vatandaşın parasını çar çur etmiyor.
Vatandaşa vaat edilenle ortaya konan projeler arasında fark olmuyor.
Sorumluluğunu yerine getirmeyenler nedeniyle sokaklar başı boş saldırgan köpeklerle dolmuyor.
Nefes alıyorsunuz.
Başınızı nereye çevirseniz ayrı bir huzur buluyorsunuz.
Bu saydıklarımın hepsi mümkün olabilirdi inanın, bu kentte vatandaşlar kendi kendilerini yönetseydi.
Bu saydıklarımın hepsi mümkün olabilirdi inanın, yönetici diye bir kavram olmasaydı.
Bu saydıklarımın hepsi mümkün olabilirdi inanın, kamu kurumları ortadan kalksaydı.
Benim adıma resmi kurumların olmadığı bir Kocaeli çok uzak bir ütopya.
Kavuşamayacağız.
Ancak peşin söyleyeyim bizi içinde yaşamaya mahkum ettikleri bu distopyaya da alışmayacağız.
*
Başta anlattım ben eylem yapamam.
Bu işler için çok yaşlı hissediyorum kendimi artık.
Benim görevim anlatıcılık hepsi bu.
Olanı ve olmakta olanı yazıyorum.
Duymak isteyen kulaklara fısıldıyorum.
Yanlışlar var dört bir yanda.
Yanlışlar var artık gözünüzü açmasanız da gördüğünüz.
Duyun, bilin ve siz de anlatın.
Belki bugün değil, elbet bir gün gelecek, Kocaeli hak ettiğini elde edecek.

YORUMLAR