Ana Sayfa Arama Yazarlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
blank
Uğur Enç

Babanızın malı gibi batırdınız!

Dün akşam sevgili dostum, ortağım Uğur Enç’le Kocaeli Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları’nın Günün Çorbası adlı tiyatro oyununu izlemeye gittik.

Kocaeli Kongre Merkezi’nde sahnelenen oyuna gitmek için tramvayı kullandık.

Kongre Merkezi durağı yapılmış.

Durak var ama duraktan kongre merkezine gitmek için aradan geçen tren yolunu aşmak lazım.

Bunun için ise orada bir üst geçit yok.

Onun için tersine istikamette uzun bir yolu yürümeniz ve karşıya geçmek için araçların kullandığı köprüyü aşmanız lazım.

Kıymetli Büyükşehir yetkililerine şunu söyleyeyim haberleri olsun; insan hiç hoş şeyler söylemiyor o yolu yürürken.

Ben duymamaya çalıştım ama Uğur’un kulakları çok keskin.

Söylenen her şeyi duydu.

O size anlatır bir ara.

Kongre Merkezi’ne acil bir üst geçit şart haberiniz olsun.

***

Oyun muhteşemdi.

Ben Kocaeli Şehir Tiyatroları’nın üst düzey performansına hayranım.

Hafta sonu da 80 Günde Devri Alem’i izledim.

Bu oyunları izlediğinizde “Bu şehirde tiyatro var, sanat var” diyorsunuz.

Oyun çıkışı son zamanlarda kilo aldığımız için merkeze yürüyerek gelmeye karar verdik.

Daha doğrusu Uğur beni zorladı yürümek için.

Çünkü O daha çok kilo aldı.

***

Sekapark’tan karşıya geçerek eski Seka Kağıt Fabrikası’nın lojmanlarının içinden Kocaeli Bilim Merkezi önünden merkeze kadar yürüdük.

O devasa alanı o eski fabrika ruhunu akşam saatinde derinden hissettim.

Bilim Merkezi önüne geldiğimizde aslında sürekli gördüğüm ama dün akşamki kadar beni etkilemediğini fark ettiğim eski lokomotiflerin yanından geçerken Uğur’a,

“Böylesine devasa bir fabrikayı nasıl batırdılar kardeşim? Aklım almıyor… O dönemin şartlarında bu ülke böylesine devasa tesisler kurmuş, şeker fabrikaları açmış, sigara fabrikaları açmış ama 70 yılın birikimi son 20 yılda hiç edilmiş. Çok üzülüyorum” dedim.

Gerçekten içim acıdı.

“Zarar ediyordu ama…” diyenler çıkacak.

O fabrikaları zarar ettiren aklı hedefe koyalım.

Bir işletmeniz var.

3 kişi işi çevirecekken 10 kişi çalıştırıyorsunuz.

İstihdamı 3’e mi indirirsiniz yoksa bu iş yerini kapatır mısınız?

Aynı şeyler şeker fabrikaları için de geçerli.

Şeker fabrikalarını, depodaki şekerlerin ederine satarsanız bunun adına ne denir?

Buna en hafif tabirle “Vatana ihanet” denir.

Kimse kusura bakmasın.

Beton ekonomisine yönelip ülkeyi çıkmaza sürükledik.

Bu fabrikaları sattık veya kapattık ama yerine sadece beton işledik.

Beton zenginleri türettik bol bol.

Bu kafadan hala da ısrarla vazgeçmiyoruz.

Gelecek buna sebep olanları nefretle anacak haberiniz olsun.1

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YAZARLAR
TÜMÜ