Kamuoyunda MESEM yolsuzluğu olarak biliniyor.
Milli eğitimde hayata geçirilen AB işsizlik fonu projesinin usulsüz harcanmasıyla yapılan büyük bir yolsuzluk var ortada.
Türkiye genelinde uygulandığı bütün illerde sorun var.
Türkiye genelinde büyük bir soruşturma var.
Mart ayında Bağımsız Kocaeli söz konusu soruşturmaların İzmit ayağını ortaya çıkardı.
İzmit Atatürk Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi müdürü Rümeysa Şen açığa alındı.
Aradan geçen aylarda yeni gelişmeler yaşandı.
Geçtiğimiz hafta konu yeniden kent gündemine oturdu.
Kimse konuşmuyor.
Belgesiz, kulaktan dolma bilgiler ortada kol geziyor.
Kim, nasıl ve ne kadar konuşacak bilmiyorum.
Ancak konuşanlar da genellikle kendi ajandasına, kendi çıkarlarına uygun konuşacak eminim.
*
Kocaeli’deki yolsuzluğun odağında Rümeysa Şen var.
Yüzlerce milyon liralık bir kazançtan söz ediliyor.
Öcelikle rakamları düzelteyim.
Türkiye’de UTP yolsuzluğu 18 ay boyunca devam etmiş ve ocak 2024’te bakanlık durumu fark ederek projeyi sonlandırmış.
UTP’de ortaokul mezunu, yaşının hiçbir önemi olmayan bir kimse firmalar üzerinden ustalık belgesi almak için sisteme kayıt ediliyor.
Sınav zorunluluğu yok.
Hiçbir denetim yok.
Ve kişi başı asgari ücretin yarısı kadar ödeme söz konusu firmalara yapılıyor.
Yolsuzluk burada başlıyor.
Aracı danışmanlık şirketleri devreye sokuluyor.
Okul müdürleri bu danışmanlık şirketleri vasıtasıyla firmalara gidiyor ve hiç çalışmayan, sınava girmeyecek, belge almayacak olan binlerce ismi sisteme kayıt ediyor.
Firmalar, danışmanlık şirketlerine her ay mal müdürlüklerinden hesaplarına yatan paranın yüzde 25’ini gönderiyor.
Kocaeli’de sadece Rümeysa Şen’in okulundan 22 bin ile 30 bin arasında kimse bu UTP sistemine kaydedilmiş.
Ortalama 25 bin kişi diyelim.
2023 temmuzda asgari ücret net 11 bin 402 TL idi.
5 bin 700 TL öğrenci başına her ay ödeme yapıldı yani.
Aylık yapılan ödeme 142 milyon 500 bin TL civarında.
6 ay boyunca bu ödemeler yapıldı.
Toplam rakam 855 milyon TL.
Bu rakam sadece İzmit Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi’ndeki rakam.
Kocaeli genelinde 1 milyar TL’den fazla bir rakam var ortada.
Bu rakamın her ay yüzde 25’i danışmanlık firmalarına aktarılmış.
213 milyon 750 bin TL yani.
Şimdi burada yolsuzluğun 2 ayağı var.
Birincisi 855 milyon TL devletin parası büyük bölümü var olmayan isimler üzerinden yapılan UTP başvuruları karşılığında şirketlere ödenmiş.
Bu devletin zararı.
Bir diğer kısımda ise büyük bir çete var.
Danışmanlık adı altında her ay yatan UTP teşviklerinden yüzde 25 alıyor ve bunu kendi aralarında pay ediyorlar.
*
Size bir danışman firma ve bir okul müdürü geliyor.
Havadan para vereceğini, sadece isim bulmanı gerektiğini söylüyor.
Siz de bu isimleri buluyor ve 6 boyunca kişi başı asgari ücretin yarısı kadar ücret alıyorsunuz.
Bunun karşılığı olarak danışmanlık firmasına da yüzde 25 pay veriyorsunuz.
Biliyorum giriş kısmı için çok yazıyorum ancak ortadaki yolsuzluk iddialarının ve sistemin anlaşılması, herkesin aydınlanması için bu detayların bilinmesi şart.
Rümeysa Şen’in okulundaki öğrenci rakamlarını bildiğin için onun okulundan örnek verdim yukarıda.
Rümeysa Şen suçludur, ya da Rümeysa Şen suçsuzdur diyemem.
Ben hakim değilim.
Mahkeme kurmuyorum.
Dünkü köşe yazımda da anlatmıştım detaylıca.
Röportajda kafama oturmayan kısımlar, manipüle edildiğimi hissetmeme sebep olan kısımlar var.
Röportaj serisi sona erdiğinde ve Cuma günü 13 sayfalık metni okuduğunuzda çok daha net anlayacaksınız durumu.
*
Bugün yolsuzluğun en çok tartışılan kısmı ile ilgili Rümeysa Şen’in açıklamalarını okuyacaksınız.
Sedat Köse’nin başkanı olduğu dernek neden incelemede?
Kocaeli Güçlü Kadınlar Derneği neden gündemde?
Sedat Köse UTP programına şirketlerini kaydettirdi mi?
Ali Korkmaz bu işin neresinde?
Ali Korkmaz UTP programına şirketlerini kaydettirdi mi?
Rümeysa Şen Kent Konseyi Kadın Meclisi Başkanlığı görevinden kovuldu mu?
İşte çok konuşulacak o röportajın ilk bölümü…
*
Son günlerde hakkınızda çıkan haberleri nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bana yaptıkları şey çok yanlış. Ben bir kadınım. Bu kente hizmet eden bir kadınım. Bu şehre pek çok kişiden fazla hizmet verdim ben. Konuşulanlar çok çirkin. Benim 22 tane ödülüm var Milli Eğitim’den aldığım. Hakkımda da 3 adet disiplin cezası var bu son süreçten sonra. Onlar da memuriyetten atma filan değil, bir bölü otuz oranında maaş kesme cezası. İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü ben okul müdürü olduğum için, müdür yardımcılarının yaptığı bir eksiklikten dolayı cezası var. Ben de kontrol eksikliği bulduğundan dolayı. En düşük cezalardan biridir.
Şu anda Bursa’da bir köy okulunda görev yaptığınız iddia ediliyor. Bu iddia doğru mu?
Bursa’da Necatibey Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi’nde görev yapıyorum. Merkezde bir okul. Memuriyetim devam ediyor. Kimse köye falan atanmadı. Yani öyle bir şey yok. Atansak da sorun değil, her yer bizim toprağımız da… Bana verilen idari cezalarla ilgili itiraz dilekçesini vereceğim. Önce itiraz etme sonra mahkemeye verme hakkım var. Daha önce bu arada hiç cezam olmadığı için normalde 1/30 bile ceza vermemeleri lazım. Bir alt cezayı uygulamaları lazım ancak onu yapmadılar. Canları sağ olsun. Yapacak bir şey yok yani. Ben yanımda bütün iddialarla ilgili belgeleri getirdim. Bahsettikleri Kocaeli Güçlü Kadınlar Derneği ile gerçekleştirilen program için kayıt yapıldığında ben raporluydum. 8 Ağustos 6 Eylül arasında ben heyet raporluyum ve okulda görevde değilim. Programın kayıtları yılda 2 kez yapılır. Bir eylülde bir de şubatta yapılır. O dönemde ben müdür değilim, okulda da çalışmıyorum. Bu evrakları görebilirsiniz.
Peki bu dernekle ilgili siz imza atmadınız. İmza atılmasında bir usulsüzlük var mı?
Şimdi şöyle bakın, normalde dernek ile ilgili bir usulsüzlük yok. Derneğin ilk faydalandığı şey program. Biz bu programı 22 derneğe derneği faydalandırdık. Bunun içinde Kur’an kursları var. Öğrenci yurtları var, dernekler var, derneklere bağlı kurum ve kuruluşlar var. Şimdi bunda devletin herhangi bir engeli olmadığı gibi tüm kayıtları da zaten onaylıyor. Bu güçlü kadın derneğin ilk programdan faydalandı. Depremzedelerin iyileştirilmesi psikososyal destek noktasında iyileştirilmesi ve geliştirilmesi kapsamında bu programa katıldı. Kocaeli’ye gelen depremzede aileler oldu ya onların şartları tutan öğrencilerini buradan faydalandırdı. 70 kişi. Akabinde Eylül ayında da bakanlık başka bir program uyguladı. Dedi ki, ortaokulu bitirmiş, liseye devam edemeyen ve bir yerde çalışan kişilerin meslek lisesi, diploması, kurum ve kuruluşlar aracılığıyla verilebilir. Ve bunlar ben işte raporlu olduğum süreçte evraklarını okula getiriyorlar. Aday öğrenci evraklarını… E-okul evraklarını da getiriyorlar. Zaten bunların hepsi MESEM denilen evrakları.
MESEM nedir?
MESEM elektronik merkezi öğrenci yerleştirme sistemi. Bu sisteme öğrencinin adı soyadı, nüfus cüzdanı, onam metni yükleniyor. Bir protokol imzalanıyor öğrencilerle çırak oldukları için. Devlet asgari ücretin yüzde 30’unu veriyor işletmelere. Bunda da dokuzuncu sınıfta online eğitim verebiliyorlar. 10. sınıfta ve 11. sınıfta okula uygulamalı eğitimi ya da bizim burada anlaştığımız örnek veriyorum; herhangi bir şirketle anlaştık. Mesela GEMSAN. GEMSAN’a gidip staj yapabiliyorlar. Bu şekilde bu sistem yürüyor. Burada amaç cumhurbaşkanının okullaşma oranını, lise bitirme oranını arttırması. Ama usta telafi programındaki diğer programdaki olay farklı.
Usta telafi programı, yani UTP. Peki UTP sistemi nasıl işliyordu?
Mesleki belgelendirme yani MYK eskiden paralıydı. 5 bin lira civarındaydı. Hala daha paralı. 5 yılda bir veriliyor. Bu usta telafi programıyla ömür boyu kullanacakları ustalık belgesine kavuştukları gibi bir daha MYK ücreti ödemiyor çalışanlar. Bu da AB işsizlik fonundan karşılanan bir şey ve bunun ödemesini zaten biz yapmıyoruz, mal müdürlüğü yapıyor.
HAKKIMDA BÖYLE BİR İDDİA YOK
Şimdi ben iddiaları sorayım… UTP’yle ilgili şöyle bir iddia var; UTP kapsamında siz kurumlarla iş birliği yapıyorsunuz. Kurumlardan çırak listesi alıyorsunuz. Daha sonra herhangi bir eğitime gitmiyor çırak listesindekiler. Herhangi bir denetime girmiyor. O kuruma 6 ay sonra çıraklara diplomalara veriliyor. Siz de buradan bir aracılık ücreti alıyorsunuz…
Şimdi benim hakkımda böyle bir iddia yok. Normalde hiç de karşılaşmıyorum. Şimdi şöyle bizim okul sanayi işbirliği kapsamında Milli Eğitim Bakanlığı’nın protokolleri var. Okul sanayi işbirliği protokollerinin okulla, ilçe milli eğitim müdürlüğüyle, il milli eğitim müdürlüğüyle ya da bakanlıklarla yapabilir firmalar. Ben 20 Haziran 2022’de bu okula (Atatürk Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi) atandım. Ben atandığımda protokolleri olan firmalar olduğu gibi ben atandıktan sonra da protokolü ilden, ilçeden gelen ya da bizim staj yapan öğrencilerimizin firmalarından gelen protokoller de oldu. Bunlar tamamen MEB’in kendi protokol projesi ama bunda tamamen şartları taşıma koşulu var. Eğer ki bir okulu ya da işte Milli Eğitim Bakanlığı’nı olumsuz yönde etkileyecek, zarar verecek bir hareket olursa bunun da tüm eylemi tüm sorumluluğunu kanun işverene bırakıyor, işletmeye bırakıyor.
Peki denetlenmiyor mu işveren? Bakın mesela ben üniversiteden stajyer öğrenci alsam çalıştığım kuruma… Sadece staj yapacak, bana herhangi bir para da ödenmeyecek yani maddi olay da yok ortada. O stajyer için bile bana ayda 1-2 defa koordinatör geliyor, evrak imzalatıyor. Ne kadar çalıştı, çalışmaları doğru mu, imzalı haberleri nerede bunları istiyor. Bu sistemde milyonlarca lira ödenek var, denetim yok mu?
Bakın siz 20 senedir Kartonsan’da çalışıyorsunuz ama 5 yılda bir sürekli MYK belgesi alıyorsunuz. MYK tamam. Mesleki yeterliliğiniz de tamam, mesleki yetenek de tamam. Bunu da bir ücret ödeyerek alıyorsunuz. Bu işverene de çalışana da ciddi külfet oluyor. 5 yılda bir olduğu için şimdi bu belge bu belgenin ortadan kalkması ve işte herkesin ustalık belgesine sahip olması için Cumhurbaşkanımız Mahmut Özer bakanlığı döneminde buna bir AB işsizlik fonundan bütçe yarattı ve dedi ki, bu bütçe bitene kadar ne kadar firma yararlanabilirse yararlansın. Burada siz aslında firmanın sigortalı çalışanısınız. Dışarıdan biri değilsiniz. Stajı aldığı biri de değilsiniz. Siz firmanın çalışanısınız. Firmada yaptığınız iş sizin dersten sayılıyor. Çünkü siz orada zaten o işi yapıyorsunuz. Sizin ustabaşınız sizin eğitimciniz sayılıyor. Bizim öğretmenlerimiz sınav öncesi ve ilk mesela biz firmayı kaydettik, ilk inceleme denetlemeye gidiyorlar işte. SGK giriş kayıtlarını firmaların alıyorlar ya da firma kendisi SGK giriş kayıtlarını getiriyor. Biz o kişinin orada çalışıp çalışmadığına bakıyoruz. Bunun dışında 19-24 hafta arası kurslar oluyor. Bu kurslarda dediğim gibi herhangi bir eğitim verilmiyor. Yaptığı iş eğitimi yan seyrediyor. Ustabaşı eğitimci sayılıyor ve bu 19 ile 24 hafta aralığında sınav günü belirleniyor. İlçeden sınav günü alınıyor, ilçe milli eğitimden sınav için bir komisyon başkanı ve işte öğrenci sayısına göre 2 ya da 3 öğretmen denetçi oluyor. Video kaydı eşliğinde yaklaşık kişi başı ikişer ya da üçer dakika süren sınavlar yapıyorlar.
Sizin sisteme kaydettiğiniz bütün çalışanların sınav video kaydı var mı?
Evet var, herkes var. Biz zaten onları da mı müfettişlere sunduk. Müfettişin bize ilettiği konularda böyle bir şey yok zaten. Böyle bir iddia yok yani.
UTP’de süreç nasıl devam ediyor sınav sonrasında?
Sürecimiz şu şekilde işler; mal müdürlüğü öğrenci başına öğrenci başına asgari ücretin yarısını gönderir şirketlere her ay. Ve bu parayı işletmenin İBAN’ına gönderir. Şahsi İBAN’a gönderemez. İşletme bunu ister maaş olarak çalışanlarına verir, ister kendi hazinesinde kullanır. Genelgede hiçbir şey yok. Tamamen sorumluluğu, yani paranın harcanmasıyla ilgili sorumluluğu işletmeye bırakıyor. UTP’nin aslında çıkış sebebi şuydu, pandemi döneminde işletmeler çok fazla ekonomik zarara uğradılar. İşletmeler ekonomik zarara uğrayınca. Bakanlık, aslında Cumhurbaşkanlığı personel işçi çıkarımı Türkiye’nin ekonomisini bozmasın diye de böyle bir fonda böyle bir sistem geliştirdi Bu sistemin aslında güzel kullandığında faydası var hem işverene hem orada çalışan ustalık belgesi alan kişiye.
Konuşulan konulardan biri de şu, rakamları örnek olsun diye söylüyorum, bir işletmede 5 tane çalışan var ama o işletme UTP’de 30 tane, 40 tane çalışan göstermiş. Bunun parasını almış ve buradan da belli bir yüzdeyi bu işi sağlayanlara dağıtmış. Firmalardan yüzde aldınız mı?
Şimdi dışarıya yüzde çıkar mı diye bir şey söz konusu değil. Benim zaten bütün mal varlığım ortada. Ben Kocaeli’ye geldiğim ilk gün BMW 5.20’ye binerdim ve Yuvacık’ta oturan bir insandım. Bunlardan bahsetmekten hoşlanmıyorum ama yani ben işimi para için yapmadım. Bugüne kadar ben istesem bugün anaokulu açar kendim paşalar gibi buranın en iyi anaokulu yapardım yani, ki bana çevremde hep aynısını söyler, niye bu devlete hizmet ediyorsun bu kadar diye… Şimdi bizim hakkımızda yasal olarak, sözlü olarak ve yazılı olarak böyle bir iddia yok. Zaten bunu benim magazinsel değerimden dolayı bir şekilde ortaya attılarve bu süreçte en çok bize destek olan kendi okulumuzdaki öğretmenler ve çalışanlar. Çünkü onlar bu sürecin bizim okulda nasıl sürdüğünü ve bu sürecin bizim okula kazançlarını fazlasıyla gördüler. Ha okula mutfak yaptılar, beyaz eşya aldılar, öğretmenler odasını döşediler… Bunları yaptılar. Şimdi yeni yeni geliyor aklıma bunları da tabii öğretmen gördü, çalışan gördü, okul aile bile başkanı gördü. Zaten liselerde okullarla birliği başkanı harcama yetkilisidir. Okul müdürü kesinlikle karışamaz. Bizim okul aile birliğinde benim müdür olduğum dönemde bir buçuk milyon bağış girişimiz olmuş, tamamının da faturasını yapılan işlerle birlikte biz müfettişlere teslim ettik. Onunla ilgili zaten hiçbir sorun yaşamadık.
UTP sistemi içerisinde sınav olduğunu söylediniz. İşyerinde 5 çalışan var diyelim. İşletme UTP’de 50 tane çalışan göstermiş. Bu çalışanların hepsi de sınava alındı mı?
Şimdi şöyle görüntülü video kayıtlı sınava alınma zorunluluğu yok genelgede işletmenin. Biz şunu bilemeyiz, işletme ilk başta bize SGK kaydında 20 kişi getirir. Biz bunun kaydını yaparız. İşletmenin yükümlülüğü giriş ya da çıkış yapan varsa bize bunu bildirmek. İşletme bildirmezse biz bunu bilemeyiz. İşletmenin bildirmesi gerekiyor. Ya burada Magna gibi devasa firmalarla çalıştık biz. Hakmar ama Hakmar’ın tüm zinciriyle çalıştık.
KENT KONSEYİ, ALİ KORKMAZ VE SEDAT KÖSE
Kent Konseyi bu işin neresinde?
Ali beyin (Kent Konseyi eski başkanı Ali Korkmaz) Bilnet Okulları ve Bilgi Köprüsü Kurumları bakanlığın normal izni ile diğer kurumlar gibi Uğur Kolejleri gibi Ted gibi vesaire gibi diğer yararlanan kurum ve kuruluşlar gibi bu teşviklerden yararlandı. Başka okullar da yararlandı. Ali bey, bunlardan en geç yararlanan firmalardan biri. Hatta Ali beyi benim okuluma yönlendiren… Ali beye bir okul gidiyor. Biz de diyor, bunu böyle böyle yapıyoruz, size de yapalım mı? Ali Bey de diyor ki bunu bir danışayım. Sonra bizim eski Marmara Bölge Teftişkurulu Başkanı Volkan Ağyel var. Şu an Marmara Bölge Başkanı. Onun da diyalogları iyi, onu arıyor soruyor. Diyor ki böyle böyle bir şey varmış. Benim okula da geldiler. Biz Ali beylerle böyle şeyleri hiç konuşmayız. Yani zaten hani resmi bir ilişkimiz var. Ondan sonra ne yapayım diyor. Yanlış bir şey yapmayalım diyor. Volkan bey de şöyle söylüyor, diyor ki, bu devletin verdiği bir imkan, bir teşvik bundan faydalanın. Ali beyin evrakları tam. Onun tüm iş dinamiği çok düzgündür. Çıkan personeli anında bildirirler, işte giren personel varsa anında bildirirler. Bunların hepsini zaten Ali bey profesyonel bir ekiple çalışıyor, hepsini yapar. Bu süreçte Ali bey beni aradı hocam dedi. Böyle böyle bir şey varmış. Ben ilgili okulda çalışanları göndereyim. Siz onlara bilgi verin dedi. Zaten hani Ali bey artık okulun bu tarz işleri ile hani derinden ilgilenecek kadar zamanı olan bir adam değildi. O dönem başkandı Kent Konseyi’nde. Seçim vesaire vardı. Muhasebe müdürünü bir de insan kaynaklarından birini gönderdi okula. Bilgi aldılar, ben de müdür yardımcısıyla görüştürdüm onları. Aynı diğer firmalar gibi ondan sonra protokollerini yaptılar. Sisteme başladılar.
Peki genel sekreter Sedat Köse kendi şahsi şirketlerine bu program ile Ali bey gibi para aldı mı hiç?
Benim Sedat beyle ilişkim çok resmidir. Biz çok resmi koşullarda çalıştık, onunla da Ali beyle de 3 yıldır. Sedat bey kendisine ait hiçbir şirketi bu programdan faydalandırmadı. Sadece başkanı olduğu bir dernek MESEM’den faydalandırdı. Sedat beyin başkanı olduğu dernek ile resmi protokoller yapıldı. O dönem yaptığı gönderdiği kayıtlar vesaireden hiçbirinde usulsüzlük yok, işlemlerin hiçbirinde usulsüzlük yok. Sadece müfettişler şuna takıldı; Biz 22 dernekle çalışmışız. Kent Konseyi’nin proje yapabilmesi için Kocaeli Gelişim ve Kalkınma Derneği kurulurken işte ben kadın meclisi başkanıyım, yönetime yazılmışım, gençlik meclisi başkanı yönetime yazılmış. O dernek Sedat beyin kendi şahsi derneği değil. Kent Konseyi’nin AB projelerinden faydalanması için kurulmuş bir dernek. Bir de yazılıp çizilen Kocaeli Güçlü Kadınlar Derneği var. Benim girip çıkmadığım programına katılmadığım, görüşmediğim dernek yoktur. Yani kadın derneği. Bu dernekle de depremzedeler için ortak proje yapmıştım. Bu iki derneğin incelenmesinin tek sebebi bu. Bu derneklerin konuşulmasının tek sebebi bu.
Deniyor ki dernekler masası dernekleri incelemiş ve 15 tanesine hiç ulaşamamış. Ne telefonu, ne başkanı yokmuş…
Öyle değil, dernekler masası. Sadece Sedat beyin derneği ve Tuğba hanımın derneği ile ilgili işlem yaptı. Diğerleriyle ilgili işlem yapmadı. Diğerlerinin hepsi burada da değil. Mesela atıyorum işte. Darıca’da Tuzla’da olan mesela Süleymancıların yurdu var. Örnek veriyorum, Süleymancuların bir yurdu burada da var, İstanbul’da da var, Bursa’da da var. Bunu tek bir kurumdan tek bir başkan da yaptığı oldu ama bunlarla ilgili zaten tüm SGK’ları, vesaireleri, her şeyleri biz verdik müfettişlere. Müfettişler sadece ve sadece Kocaeli Gelişim ve Kalkınma Derneği’nde ben üye gözüktüğüm için ve Kocaeli Güçlü Kadınlar Derneği’nde biz en son depremzedelerin iyileştirme projesinde Kent Konseyi ortak proje yaptık. Bunda da biz eğitmen olarak köylere gittik. Depremzedelere gittik, kadınlara gittik. Aylarca bunlarla ilgili çalışma yaptık ve o en son çalışmalar sosyal medyada olduğu için içeriden birisi. Benim şeyim bu hani yakın arkadaşı anlatabildim mi yoksa diğer derneklerle ilgili bana tek herhangi bir sorulmadı. Yani müfettiş de sormadı, evraklarını aldı, bıraktı. Dernekler masası da bu ikisini yönlendirdi sadece.
“KENT KONSEYİNDE GÖREVİM DEVAM EDİYOR”
Kent Konseyi’nden kovuldunuz mu? Göreviniz devam ediyor mu?
Ben halen kadın meclisi başkanıyım. Devir teslim yapmadım. Kovulduğum falan da yok. Ocak ayında yani ocak ya da aralıktı. Sağlık problemlerim çok artınca istifamı verdim. Ben dilekçemi verdim. Dediler ki bu yaz zaten devir teslim olacak. Bu zamana kadar gittin. Sonuna kadar git, devir teslim senden çıksın. Aynen bu söylendi bana. Ben de tamam dedim ama ben hani sağlık sorunlarından dolayı bu yıl çok eski yıllardaki kadar aktif olamayacağımı ifade ettim. Hani çalışmıyor artık cümlesini duymak istemem dedim. dediler ki şimdi 31 Mart’ta seçimler var zaten seçim dönemi. Ondan sonra da dediler. Beraber kent konseyini kendi etkinliklerine destek verirsiniz.