Türkiye’de pek çok ilde yaşanan yolsuzluğun Kocaeli ayağını mart ayında ortaya çıkarmıştım.
Sadece yolsuzluk olduğu için bu dönemki kadar gündeme gelmedi konu.
Magazinsel dedikodulardan ziyade adli soruşturma süreci benim için önemli.
Konu yeniden gündeme geldiğinde ortaya çıkaran kimse olarak içine daldım.
İddiaların odağındaki Rümeysa Şen ile çok uzun bir röportaj yaptım.
Bugün bu röportajın son bölümünü okuyacaksınız.
Bugüne kadar Erkut B ismini öğrendiniz.
Sefa Ö. İsmini duydunuz.
Bu isimlerin bu yolsuzlukla ne gibi bağı var bunu emniyet ortaya çıkaracaktır.
Milletvekillerinin de UTP’den pay almak için şirket kurduğu iddialarını okudunuz.
Sistemin nasıl işlediğini anladınız.
Suiistimale ne kadar açık olduğunu gördünüz.
Daha da önemlisi yolsuzluk nedir, nasıl yapılır onun farkına vardınız.
*
Rümeysa Şen röportajının son bölümünü bugün okuyacaksınız.
Hakkında hangi soruşturmalar var?
Neleri soruyorlar?
Ceza aldı mı?
Yüzlerce milyon liralık yolsuzlukla ilgili MEB müfettişleri bir şey sordu mu?
*
Yarın 13 sayfalık röportajın tamamını sizlerle paylaşacağım.
Süreç içerisinde Milli Eğitim kaynaklarından pek çok yeni bilgi öğrendim, onları da bu röportaj serisinin sonunda sizlere anlatacağım.
Bu röportajda sadece Rümeysa Şen’i dinledik.
Söylediği doğrular var.
MEBBİS sisteminden cezaları, yanında getirdiği evraklardan hakkında açılan soruşturmaları gözlerimle gördüm.
Söylediği yanlışlar var.
Erkut B. ve Sefa Ö. isimleri örneğin…
Bu isimlerle bağı nedir, neden birlikte şirketlere gitti anlatmıyor.
Çarpıtıyor ve cevap vermekten kaçıyor.
Sürekli diyorum ben mahkeme değilim.
Hakim değilim.
İddiaların odağındaki isimle konuştum.
Sordum, üzerine gittim, cevap istedim.
Verdiği cevapları yorumlamak, verdiği cevapları kendilerine verilen ifadelerle karşılaştırmak müfettişlerin ve emniyet görevi.
Yorucu bir sürecin sonuna geliyoruz.
Bu süreç içerisinde sadece röportajlarla değil, yazdığım köşe yazılarıyla da kamuoyunu yanlış ve kirli bilgilerden arındırdım diye düşünüyorum.
MESEM ile UTP arasındaki farkı sizlere anlattım.
Yolsuzluğun nasıl yapılabileceğini, sistemdeki açıkları sizlere gösterdim.
Ben gazeteciyim, görevim bu.
Röportajın son bölümü karşınızda, iyi okumalar…
Okulların bu sistemdeki kazancı ne?
Genelgede diyor ki UTP’deki işletme okulun ihtiyaçlarını karşılayabilir. Çünkü okul işletme işbirliği protokolü var. Bu da nedir? Örnek veriyorum, bizim işte atölyemizde 5 tane kesim ailesine ihtiyaç vardır. Firmaların çoğu bu tarz firmalar olduğu için bize, okulumuza bunu gönderir. Mesela bize yaptıklarını söyleyeyim. 2 tane temizlik personelinin yaklaşık bir buçuk yıl boyunca SGK ve maaşı bu program aracılığıyla ödendi. Her ay bir firmaya söyledik, maaşını yatırdılar. SGK’sını yatırdılar. Onun dışında uluslararası robot yarışması Kanada’da düzenlendi. Geçen yıl mart ayıydı, oraya 72 takım katıldı. Türkiye’den tek takım olarak katıldık. 11 kişi gönderdim ve oradan dünya dördüncüsü olarak döndük. Bunun maliyeti yaklaşık uçak biletleri, 11 kişinin konaklaması yol parası, orada yemesi, içmesi, yarışmanın kendi bedelleri, vesaireleri derken yaklaşık zaten bir milyonu geçen bir rakam. Bunu da yine o firmalar karşıladılar. Biz birine dedik uçak biletlerini alır mısın? Kendisi direkt aldı. Ondan sonra bu anlamda bizim burada çalıştığımız firmalarla ilgili kesinlikle hani böyle bir şey söz konusu olmadı zaten. Burada bizim okulumuza faydaları malzeme işte dediğim gibi stajyer öğrenci aldılar okuyan örgün öğrencilerimizden. Öğrencilere öğlen yemeği getirenler oldu. Dönem dönem deprem döneminde biz soba yaptık. Sobanın içine çaydanlık çeker çay gönderen firmalar oldu. Biz zaten o dönemde ulusal basına da çok çıkmıştık yaptığımız sobalarla. 485 çadır tipi, yaklaşık 400’e yakın da sokak tipi çadır yapmıştık. İlk yapan okuduk biz Türkiye’de. Ya bizim okulun zaten herhangi bir ekonomik geliri yoktu. Döner sermayesi yok çünkü yok. Mesela çarşıdaki meslek lisesinin var. Çünkü döner sermayesi var. İşte birçok meslek lisesinin var ama bizim döner sermayemiz olmadığı için biz ancak bağışlar yoluyla yürüyebiliriz. Ben kayıt esnasında kayıt ücreti alan bir yönetici değilim. Buna karşıyım. Benim öğrencilerimin maddi durumu zaten çok kötüydü. Dolayısıyla ben yaptığım sivil toplum kuruluşu faaliyetleriyle. Kendim nazım geçtiğince işte eşimin çevresiyle öğrencinin birinin yakacağa mı ihtiyacı var, onu alın… Birinin kıyafete mi ihtiyacı var, onu alın… Birinin kırtasiye mi ihtiyacı var, onu alın… Yani bu şekilde bir okul yürütme sistemim var benim.
Kocaeli’de de bir milyara yakın bir ödeme yapıldığı konuşuluyor bu sistemden…
O miktar bizim okulda 34 milyon lira ve bizdeki fazla ödeme denilen kısım tamamen yazılımsal bir sorun ve bu benim okulumda yok sadece, diğer okullarda da var. Bakanlık müfettişleri inceleme, soruşturma ilk başlamadan önce ellerinde flash belleklerle geldiler. Hangi okula sistemsel olarak fazladan, hangi işletmeye para yatırılmış ona baktılar. Onları bize verip firmalara ulaşmamızı istediler. Biz firmalara ulaştık. Biz ulaştığımız halde yatırmayan firmalara da, yani geri ödeme yapmayan firmalara da kendileri tebligat gönderdiler.
Fazla ödemeden bahsetmiyorum ben. Normal ödeme ilgilendiriyor beni. Usulsüz olarak sisteme kayıt edilen öğrencilerden bahsediyorum. Ben fazla ödeme almadım diyelim. Normal ödeme aldım. 100 tane çalışan üstünden aldım. 100 çalışan demek 4.000 liradan 400.000 TL yapar her ay. Her ay 400.000 lira aldım ben. Bu 400.000 lirayı gittim müdürle 200.000 TL-200.000 TL kırıştım. Bu mümkün sistemde, çünkü hiçbir denetim yok.
Bu sistemde bu mümkün. Ama bu sistemde şöyle bir şey var, şimdi örnek veriyorum; bu belki çok küçük yerlerde hani farklı ilişkiler içerisinde olan insanlarda olabilir de. Yani burası sanayi ve ticaret kenti. Buradaki her firma birbirinden değerli ve etik yani. Kalkıp da böyle bir teklif mesela ben hiçbir firmayla karşılaşmadım. Zaten firmalar çoğu zaman okul müdürü ile bile muhatap olamazlar. Yani muhatap olması da şöyle; gelirler ilden ya da ilçeden imzalattıkları protokolle ilgili müdür yardımcısına evraklarını teslim ederler. O şekilde girişleri yapılır. Yani burada direk böyle bir pazarlık alanı ben onu yapayım. Sen şunu yap yani böyle bir şey yapılabilir ama yani benim gördüğüm kadarıyla hani mesela burası çok nezih bir sanayi kenti burası. Burada taş atılsa, öbür tarafta duyulan bir yer yani. Olan da olmayan da duyuluyor.
Hakkınızda devam eden bir inceleme var mı?
Bugün kaymakamlık muhakkikleri ile görüştüm en son. Müfettişlerin ardından kaymakamlık incelemesi başladı. Belgeleri yanımda getirdim. Okul danışmanlık şirketi elemanlarının, okul müdür yardımcılarının MEBBİS şifrelerini bilmesine izin vermeniz diyor. Bununla ilgili ben savunmamı verdim. Ondan sonra bununla ilgili aynı yaptırımı müdür yardımcılarına da uyguladılar. Çünkü bunlarda bir art niyet, kötü niyet yok. Okulda girdiler bu bilgileri. İş yoğunluğu yüzünden yardım ettiler. Bazı işletmelerle Usta Telafi Programı protokolü yapmaksızın öğrenci kaydı yapılmasının sağladığınız iddiası diyor. Bu da sadece Erkay denizcilik, Ekofrem ve Tadım. Yani müfettişler benden torbadan 25 tane firmanın sözleşmesini istedi. Ben de arkadaşlara getirin dedim.
Peki şu anda soruşturma bitti mi?
Bakanlık soruşturmaları bitirdi. Yani Milli Eğitim Bakanlığı bitirdi. Milli Eğitim Bakanlığı zaten alelade suç işleyenlerle ilgili suçlama sürecinde savcılıkta suç duyurusunda bulundu. Farklı illerdeki müdürlerle ilgili tabii gazetelerde yazılan MASAK devrede bilmem ne devrede patlıyor, patlıyor. Bir de bana yurtdışı çıkış yasağı falan gelmiş. Başkaları da demiş ki yurt dışına kaçtı. Eşimle boşanmışım. Bunların hiçbiri doğru değil. Artık bunları nereden atıyorlar bilmiyorum.
Kaymakamlıkta ne vardı bugün (12 Temmuz Cuma)?
Onu da anlatacağım. Süreci anlamak için tamamını en son özetleyeceğim. Bu cezaları neden aldığımıza dair… Çünkü bu çok önemli. O haberlerde bunların çok dışında şeyler gittiği için ben siz hazır gelmişken göstereyim. Cezalardan biri için diyor ki Selda Karakaş’ın (okul müdür yardımcısı) kardeşi Erkan Karakaş’ın okul aile birliği adına herhangi bir fatura düzenlememiş olmasına rağmen hesabına 50.000 TL para yatırılması talimatı vermesi. Bundan da müdür olduğum için beni sorumlu tutuyor. Ben direk ifademi söylemek istiyorum. Şimdi okula ben atandım. Okul pis bir haldeydi. Ben biraz mükemmeliyetçi ve detaycı bir insanım. Hep çalıştığım kurumlara özel kurum gibi yaparım. Yıllardır çalıştığım firmalar vardı. Bakın bu da ayrı bir parantez içi. Dedim ki bu okulun ne kadar parası var? Hiç parası yok dediler. Peki okulu nasıl temizleteceğiz? Ses sistemleri çalışmıyor, konferans salonu paramparça olmuş ve bize bakanlıktan talimat geliyor. Okulu eğitim öğretime hazırlayın. Aylardan haziran sonu…
ERKAN KARAKAŞ’IN HESABINA FATURASIZ 50 BİN TL.
Dediler ki bana işte Erkan bey (Erkan. Karakaş) var. Sizden önce de okula iş yaptı. Yani benden önceki yönetimde ondan ben tabi kimsenin aklına bir şey gelmesin diye kendim birini getirmek istemiyorum. Çünkü okulda kimseyi tanımıyorum yani. Ondan sonra isterseniz onu bir çağıralım. Fiyat filan çıkarttıralım dediler. Onu çağırttık. Sonra okul aile birliği başkanı 2 kişiyi daha çağırdı. Ondan sonra Erkan bey yaklaşık 250 bin ile 300 bin liralık masraf tespit etti. Yani indirimli hali ile diğerlerinde daha yüksek rakamlar var. Dedim ki benim okulu açmam lazım. Bunları yaptırmam lazım. Bu bizim diğer okullarda da yaptığımız bir şey, bir yöntem yani ama ben sana şu an para ödeyemem dedim. ‘Hocam’ dedi, ‘ben’ dedi yani sadece bu okula iş yapmıyorum işte imam hatibe yapıyorum, oraya yapıyorum, buraya yapıyorum. Bir çok okula iş yapıyorum o yüzden hani ben sizi bekleyebilirim para ne zaman gelirse o zaman parça parça ya da tamamını ödersiniz dedi. Ben de tamam dedim müdür yardımcılarımın yanında hatta çalışan 2 hizmetlilerimizin de yanında. Biz temizlik işini yaptırdık ve aylar sonra 50 bin lira bir ödeme yapılmış, karşılığında fatura alınmamış. İlk konu buydu.
DEPREMZEDENİN EV İÇİN MOBİLYA
Diğer bir konu da Nilüfer D… Nilüfer hanım bizim Kocaeli Kent Konseyi Kadın Meclisi Yönetim Kurulu’nda. Bizim sosyal yardımlara bakan arkadaşımız. Deprem sürecinde biz 13 tane ev yaptık. D.’nin hesabına bir insan depremzede bir kadını evden çıkarmıştı. O beni ağlayarak aradı. Dedi ki hocam beni çıkarıyorlar, ben ne yapacağım? Ben de dedim ki eşin işe girdi mi girdi hocam dedi. Ne kadara kadar kira ödeyebilirsin dedim. 7-8.000 TL dedi. Sen git evi bul eşyaları bir şekilde biz halledelim, herkesten de istedik bugüne kadar dedim. Eşya falan artık kimsede bir şey de kalmadı dedi ama dedim halledeceğim bir şekilde, 2 çocuğunla seni mağdur etmem dedim. Eşim Adıyaman’da görev yaptığı için hani onlar da Adıyaman’dan gelmişlerdi böyle, hiç böyle kıyamıyorum kadına falan ondan sonra. Biz o diğer depremzedelerin eşyalarını, vesairelerini Gayret Mobilya’dan almıştık Derince’den. Çünkü ben orada çalışırken onlar bize çok indirim yapıyorlardı, ondan sonra gittik. Nilüfer hanımı gönderdim. Ben yoğun çalışıyorum, oda Derince’de oturuyor. Dedim Gayet Mobilya’ya git de Semra hanımla birlikte bir bak, bir hesaplayın bir toplayın ne yapabiliriz ne edebiliriz o da sarma ile birlikte gitti. Ondan sonra yanlış hatırlamıyorsam 250 ya da 275 bin TL hani şeyden bir tık ikinci kaliteden ama birinci el. Eşya ayarladılar, ondan sonra Gayret Mobilya da bunu taksitlere böldü. Hatta son 2 taksitini ben kendim ödedim. Şubat ve martı herhalde ya da ocak ve şubattı.
DANIŞMANLIK FİRMASINDAN YARDIM
Bu bizim üniversitede Kenan bey var, Kenan Keleş. Bazı firmaların büyük firmaların danışmanlığını da yapıyor. Dışarı danışmanlık yapıyor. Yani ondan sonra bu tam Nilüfer hanımla Semra hanımı gönderdiğim gün Nilüfer hanım bilgi vermek için bana okula uğradı. Hocam böyle böyle. O sırada Kenan bey de geldi hocam ne yapıyorsun yine dedi. Dedim böyle böyle uğraşıyorum işte yeni birini yerleştirmiştik, evden çıkartıyor adam falan. Ondan sonra yapabileceğimiz bir şey var mı? Dedi. Dedim ki valla Nilüfer ne kadar tuttu dedim o dedi ki işte 250-300 bin TL civarı, aylık taksitleri böldü dedi. Dedim ki ya gidin bir tane taksit ödeyin ondan sonra. Ya da dedim, şey yapın, firmaya gönderin vesaire ondan sonra o da dedi ki. Ben dedi Nilüfer hanıma göndereyim, o şey yapsın… 2 ayını ben ödeyeyim dedi. Haziran ve temmuzda 50 bin TL, 50 bin TL taksitini ödedi.
Bu olay nasıl ortaya çıktı?
Bu olay şöyle çıktı, şimdi bu tabi bizim yaptığımız üzerinden 7 ay zaman geçti. Bu müfettişler bana dedi ki çalıştığınız firmaların temsilcilerini buraya çağırabilir misin? Evet çağırırım dedim. Ben de ulaştım ve okula çağırdım. Ondan sonra Kenan bey de geldi evraklarıyla. Kenan beyd demişler ki işte evraklarını kontrol etmişler. Çok düzgündü firmaları zaten. Çok titiz çalışıyordu adam. Ondan sonra okuldan hiç para istediler mi sizden demişler, o da demiş ki sadece geçen sene okulun mezuniyet törenin faturasını ödedim. Ecrin Organizasyon’a, onun da burada faturası. Bir de Nilüfer hanım diye birine para gönderdim. 2 defa demiş. Ondan sonra adamlar neden sorusunu sormadıkları gibi adama imza attırıp çıkartmışlar. Benim odama geldi, dedi ki hocam ben dedi böyle böyle bana bunu bunu sordular. Ondan sonra ben de böyle böyle dedim. Ben Kenan bey dedim, o yani 100 bin TL bizim için rakam değil. Hani biz 100 bin liralık insan değiliz ama buradan dedim. Tutarlarsa tutarlar dedim. Ama bu devletin parası da değil yani adam kendi gönül rızasıyla kendi şahsi hesabından yolladığı bir şey. Ondan sonra o da dedi ki ben dedi gideyim söyleyeyim, hani anında gideyim söyleyeyim. Gitti ifadesine eklemesine izin vermediler. O da dedi ki hocam bunun dedi. Bakanlık boyutu ya da saadet boyut olursa ben dedi tekrar ifade vermeye hazırım dedi. Nilüfer hanımu da çağırdım, o da banka dokümanlarını vesairesini her şeyini getirdi, incelediler. Evet haziranın 29’unda, temmuzun 26’sında 50 bin 50 bin ödeme yapılmış. O da Gayret Mobilya’ya vermiş adamlar bize faturasız KDV si ucuz ürün sattı. Yani orada olay kadının mağduriyetini gidermekti. Ben müfettiş beyler bana bunu sorduklarında dedim ki bakın Gayret Mobilya’ya gidelim, kamera görüntülerine bakın oranın sahibiyle de görüşüp ben sahibini tanımam da yani görüşün, ondan sonra depremzede bayanı çağırın ya da evine gidelim yani bunlar sadece benim ya da Nilüfer hanım bildiği şeyler değil, birçok kişinin bildiği bir alan. Son 2 ayı da sırf kendim ödedim. Yani artık en son 30’la 25 mi kalmış öyle bir şey ben ödedim. Müfettişlere dedim ki bakın ben 50 binlik 100 binlik insan değilim. Böyle bir rakam için kendimi ne kirletir ne şey yaparım. Hiçbir şey için yapmam. İstiyorsanız dedim Kenan beye söyleyin o parayı okul aile birliğine yatırsın ama bu durumun okul aile birliğiyle bir alakası yok dedim. Yani bu tamamen bizim, ben 13 tane ev yaptım. Depremzedelere, 2 tane tır, kriz masasına soba ama kriz masasına soba yolla yaptım. Diğerlerini ben tamamen sivil toplum ağımla yaptım. Bunu da zaten herkes biliyor yani kimseye. Kanıtlayacağım ekstra bir durum yok ya benim için dedim. Bunlar hani korkulacak şeyler değil. Çünkü ben yıllardır sivil toplum çalışması yapıyorum. Ondan sonra adam dedi ki hocam dedi ben dedi. Kesinlikle dedi, değişiklik kabul etmiyorum dedi.
BAKANLIK SORUŞTURMAYI BİTİRDİ
Zaten hani bize uyguladıkları mobbing, baskı, şiddet bana böyle kocan doktor da neden çalışma gereği duydun bu kadar yoksa sana para vermiyor mu… Bana müfettiş bey diyeceksin… Ondan sonra -sen bu şekilde nasıl bu kadar okul yönettin bu şehirde- yani beni kışkırtmak için o kadar çok şey yaptılar ki. Ben çok ağır saat problemleriyle karşılaştım zaten ifadelerimde de belirttim. Onları da ayrıyeten bana mobbing ve şiddetten dava edeceğim müfettişleri. Bu süreçte şimdi. Bakanlık bütün soruşturmaları bitirdi. Bu soruşturmaları bitirdikten sonra ceza tekliflerini yolladı. Bu ceza tekliflerine biz savunmalarımızı verdik. 15 gün içinde cevap gelecek ilçeninkine de itiraz ettim. Şu anda kesinleşmiş herhangi bir disiplin cezamız yok. Şehir dışına atanmamız disiplin cezası değil.
Hangi konularda soruşturma var şu anda?
Milli Eğitim Bakanlığı, adli soruşturmalarla ilgili bu konu kapsamında yetkiyi kaymakamlıklara bıraktı. Kaymakamlıklar da muhakkik atadı. Ben bugün (12 Temmuz Cuma) muhakkike ifade vermeye gittim Endüstri Meslek Lisesi’ne. Bana 3 maddeden soru sordu sorduğu maddeleri de söyleyeyim size, ama ben salı gününe ekstra istedim. Sordukları maddeler şu; Dilara Beker’in geri tarihli sınav kaydı neden geri tarihli? Çünkü gittiklerinde firmanın sınavını yapmışlar. Ondan sonra videoda kızın şeyi yok, kıza da diploma şey yapmışlar. Firmanın sınavı bitti diye. O da fark edince bizimkiler tekrar gitmiş, sınav yapmış. Yani hiç mağdur olan filan hiç kimse yok yani birincisi bu. Bir tanesi müdür yardımcılarının MEBBİS şifreleriyle ilgili. Bir tanesi de şey, usta öğreticilik belgesi. Bu işte okula kayıt olanların usta öğreticilik belgeleri ile ilgili madde. Onların bile sordukları bu üçü öyle söyleyeyim size. Ben okuldaki soruşturma sürecinde çok acemiydim ve çok iyi niyetli, bir an önce bitsin duygusuyla hani ne olursa olsun… Bize normalde bakan müfettişler, önce rehber olurlar, süre verirler, bir şeyleri tamamlamak adına bunların hiçbiri yapılmadı.
Muhakkikler size usulsüz öğrenci kayıt ettiniz mi, yolsuzluk yapıldı mı bunları sormadı yani öyle mi?
Hayır hiçbiri sorulmadı. Böyle bir durum yok çünkü. Bütün tekliflerim burada ceza tekliflerinin hepsi burada. Ben size birer nüshasını da verebilirim. Ondan sonra bu üçünü sordular. Ben de dedim ki ben 2 maddeye hakimim ama bir tanesine tam hakim değilim onu dedim araştıracağım. O sebeple salı günü avukatım eşliğinde gelip size bildireceğim dedim.
GEBZE’DE MÜFETTİŞLER HİÇBİR ŞEY BULAMADI
Gebze’de tutuklanan grubu biliyorsunuz. Müfettişler orada hiçbir sorun yok dediler. Polis ortaya çıkardı ve yakaladı onları. Teknik takibe ve fiziksel takibe yakalanmışlar. Müfettiş inceleme esnasında orada hiçbir şey bulamıyor ya da bulmuyor ya biri bir böyle boyutları da var bunların yani anlatabildim mi? Bizim olaydan çok sonra bunu Milli Eğitim değil, polis çıkarıyor ortaya. Bizim burada sorun olsa bugüne kadar ortaya çıkmaz mıydı?
SORULAN İKİ PARA MİLYONLAR DEĞİL
3 tane teknik konu var. Siz devlet memurundan çıkarılma ile ilgili teklifi de okudunuz. 50 bin, 100 bin TL bir şey değil. Konuşulan rakamların yanında bir şey değil. Bakın bunlar benim direkt teslim ettiğim tebliğ belgeleri. Yüksek disiplin kurulunda bu Nilüfer hanım’la ilgili olan… Nilüfer D.’nin, Kenan Keleş’in ve depremzede Saime Kılıç’ın dinlenerek benim de sözlü savunma yapma hakkımı kullanmak istediğimi belirttim. Ben de gidip orada sözlü savunmama aslanlar gibi yapacağım durum bu. Kesinleşmiş bir cezamız yok. Adli süreç kaymakamlıkta şu an ön muhakkik sürecinde bahsettiğim gibi. Adliyeye şuna buna yansıyan bir durum söz konusu değil. Derneklerle ilgili de benim yönetiminde bulunduğum ve ortak proje yaptığım 2 dernek var. Dernekler masası kendi denetiminde bunlardan sorduğu şey ne biliyor musunuz? Bu programın usulsüzlüğü falan değil, bu programa girmeleri usulsüz de değil zaten. Bu programdan size yatan teşvik nerede, nasıl kullandınız, bununla ilgili fatura istiyorlar, bunlardan o kadar. Faturaları da ortada zaten.
(Röportaj 1)
(Röportaj 2)
(Röportaj 3)